Türkiye bir lezzet ülkesi; Bursa’da ülkenin nevi şahsına münhasır özelliği ile paralel bir lezzet şehri. Çocukluğunuzda bu durumun farkına pek varamıyorsunuz; ta ki Bursa’yı terk edene kadar. Çünkü Bursa’da neredeyse her sokakta kalbur üstü bir sokak lezzeti, başarılı bir fırın ya da restoran bulmak mümkün. Elbette favori mekanlarınız oluyor, fakat diğerlerini tercih ettiğinizde de asla üzülmüyorsunuz. Fakat Bursa’dan ayrılıp farklı bir şehre geçtiğinizde lezzetler hayal kırıklığı yaratabiliyor. Örneğin İstanbul’da nerede döner yemeniz gerektiğini kesinlikle bilmeniz gerekiyor. Bu durumla ilk karşılaştığımda oldukça moral bozucuydu.
Belki de ilk olarak bu durum beni mutfak kültürünü, hotel – restoran vb. alanlardaki yaşamı öğrenmeye ve yeni lezzetler keşfetmeye yönlendirdi. Lisenin son yıllarından itibaren tüm kariyer planlarımda bu olgu kendini gösteriyordu. Ülkedeki işletme eğitimimin yüksek lisans için Swiss Hotel Management School’u seçtim. Sonuçta ‘swiss’ terminolojik bir ‘lovemark.’ Ardından bu eğitim serüvenini Portekize bağlı Madeira adasında Quinta do Lorde Resort Hotel Marina da 1.5 yıllık restoran ve otelcilik deneyimi izledi. Sonrasında ise Orta Doğu ve Meksika mutfağını birlikte tecrübe ettim ve Qatar Marriott Otelde Meksika Restoranı müdürlüğü yaptım.
Dünya mutfaklarındaki bu maceram sırasında eşsiz bir deneyim elde ederken, dünyada her geçen gün yayınlaşan ‘3.Wave’ akımını takip ediyordum. Ve Bingo, kendi deneyimimi Bursa’nın lezzet kültürü ile bir araya getirmem gerektiğine kanaat getirdim. Sonrası malum hikâye; Coffee Sinky, şehrin ilk ‘3. Wave’ kahvecisi olarak doğdu ve mikro bir kültür yaratarak yeni kafelere de öncülük etti. Şimdi ise bu vizyonu kendi kahvemizi kavurarak, Bursa’ya yeni bir dünya lezzeti armağan etme çabasıyla devam ediyoruz.